Ana içeriğe atla

2017 Tatil Günlüğü : Marmaris 2. Bölüm

3.gün


Bugün ise İçmeler Koyu'na gitmeye karar verdik. Anayoldan geçen dolmuşla 15 dk sonunda içmelere vardık. Ücretsiz boş bir alan bulmak mümkün değildi yine, her taraf işletmelerin attığı şezlong-şemsiyelerle doluydu. Her işletmeci kendi plajına çekmeye çalışıp satış yapmaya çalışıyordu, Marmaris'in güzelliğine yakışmayacak ilkel hareketler bunlar resmen. Sonunda bir tanesinde karar kıldık, yalnız bu sefer de yarım saatte bir birşey yiyip içer misiniz diyerek taciz edildik. Buranın denizi de merkeze göre güzeldi ama huzur yoktu işte. 2-3 saat sonra ordan kalkıp otelimize geçtik.

Akşam 4 gibi Armi bizi alıp Gökova'daki meşhur tostçuya götürdü, orda tostumuzu yedikten sonra Akyaka'ya geçtik.
Ördeklerin yüzdüğü, suyu buz gibi aynı zamanda berrak olan Azmak Nehri.
Akyaka biraz daha sosyetik kesimin yerleşmiş olduğu bir semt. Plajı çok kalabalıktı. Sokaklarında ise cafeler ve satıcılar vardı, yani yazın tam turistler için. Öyle gizli kalmış cennet laflarına pek inanmamak lazım yaz aylarında. Evler ise geleneksel Muğla evlerini yansıtmakta olup ahşaptan yapılma, sanırım zorunluymuş kültürü yaşatmak adına. Bu anlamda çok beğendim. Etrafta pek çok pansiyon var, tekne turları için de tekneler mevcut.
Doğa sporlarının yapıldığı yerler devar. Detaylı bilgiler için belediyenin sitesi; http://akyaka.bel.tr/

4.gün

Bugün tekne turu yapmaya karar verdik. Saat 10.30da başlayıp 16.00'ya kadar sürecek bir yolculuk için rezervasyonumuzu dün akşam yapmıştık. Tur yapan pek çok tekne var, ama Armi Marmaris'li olduğu için Gebe Kilisesi Koyu'na giden tekneleri tavsiye etti. Vergiden dolayı o koya giden 2-3 tekne var zaten, onlarla konuşup bilgi alabilirsiniz.
Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra dolmuşla limana gittik ve yerimizi aldık. Masmavi sularda ilerleyip birbirinden güzel koylarda durduk, tatilimin en beğendiğim kısmı burasıydı. Deniz öyle güzel ki, zenginlerin neden yat alıp tura çıktıklarını şimdi anladım :D



Gebe Kilise Koyu
Şu suyun berraklığına ve rengine bakın lütfen, hiç bir filtre yok hiçbir fotoğrafımda.
                                                       Teknemiz dönüş yolundayken

Öğle arasında ızgara tavuk, makarna ve salata vardı. Gayet lezzetli ve temiz görünüyordu. Hatırladığım kadarıyla 6-7 koy dolaştık ve hepsinde 30-45 dk durduk. Koylar arası yolculuk esnasında eğlenceli müzikler de bize eşlik etti. 2017 fiyatı kişi başı 20 liraydı.
Bugün bir hayli yorulmuştuk ve kendimizi otele atıp dinlendik, akşam ise marinada yemek yedik. Marmarisin gece hayatıyla ilgili pek bilgi veremiyorum çünkü gece eğlencesine çıkmadık. Ama gördüğüm kadarıyla o meşhur barlar sokağı falan pek iç açıcı değil. İkinci sınıf işletmelerin hakimiyeti söz konusu. Dediğim gibi Marmaris'te her şeyin en iyisinden 2-3 tane var, güzel mekanlar da illa ki vardır diyerek bu akşamı da kapatıyorum.

5.gün

Pazar günü geldiğinde Armi izinliydi ve bizi ilk olarak Kızkumu'na götürdü. Kızkumu'yla ilgili çeşitli efsaneler var, bunlardan biri balıkçı hikayesi. Eski zamanlarda Kral'ın kızı balıkçıya aşık olur, kavuşmaları için de kız gece yarısı yanında bir ışıkla gelir. Kızını takip ettiren Kral, kızı son anda yakalatır ve işaret vererek balıkçının gelmesini sağlar. Balıkçı geldiğinde kız askerlerin elinden kurtularak balıkçı teknesine kaçar ama askerlerin okları kıza isabet eder ve kızın kanı denize saçılır. Balıkçı ise kızı teknesine alıp ordan uzaklaşır ve o bölgenin adı Kızkumu olarak kalır.
Banu Alkan misali. Yalın ayak yürümek zor, çakıllar batıyor, terlikle yürümek de zor terlik kayabiliyor. En iyisi deniz ayakkabısı.



Burda vakit geçirmedik ama plajı var ve denize girebilirsiniz. Sonraki durağımız Turgut Şelalesi oldu. Ağaçların arasında, serinlemek isterseniz ziyaret edebilirsiniz. Yolumuza Selimiye ile devam ettik. Selimiye'de Macrocenter var, buradan anlıyoruz ki Selimiye sosyetik bir belde :) Kıyıda işletmelerin, arka sokaklarda ise halkın yaşadığı evlerin olduğu bir bölge.Gittiğimizde çok kalabalık değildi, hem yemek yiyebileceğimiz hem de iskelesinde güneşlenebileceğimiz bir mekanı seçtik. Deniz temizdi, biraz ilerisinde ise demirlemiş özel yatlar vardı.

Akşam olduğunda dönüş vakti gelmişti ve akşamı dinlenerek geçirdik.

6.gün

Bugünkü yolculuğumuz ise meşhur Datça olacaktı. Datça yolundayken Karaincir koyuna uğradık. Buranın denizi de turkuazdı, kumluydu ve metrelerce gidilse bile derinleşmiyordu. Denizin tadını çıkardıktan sonra mısırcı gördük, yine 5 lira demesini beklerken, mısırcı amca 2 lira dedi ve biz hunharca mısır yemeye başladık Karaincir'de :) Sahile ulaşmadan önce sitenin içinden gidiliyor, sahilde siteye ait duş vs. var ama yabancıların kullanması yasak.
Hunharca mısır yerken :D
Tekrar yola koyulduk ve Datça'ya ulaştık. Orada da güzel bir koy bulup denizin tadını çıkardık. Sonrasında Can Yücel'in de evinin olduğu Eski Datça'yı dolaştık. El emeği işler yapan kadınların tezgahları vardı sokaklarda ve yine aynı şekilde turistik mekanlar. Ordan sahil tarafına geçtik ve sahil boyu yürüdük. Hava kararmaya başladığı için mekanlar akşam hazırlığını yapıyordu. Artık dönme vaktiydi çünkü Datça-Marmaris Merkez arası 1.30 saat sürüyor yaklaşık.




7. günün sabahında dönüş vaktimiz gelmişti. Bu sefer Muttaş ile havaalanına doğru yola koyulduk, 17,5 lira bilet fiyatı. 1,5 saat sonra uçağımıza biniş için hazırlandık ve tekrar gelmeyi umut ederek bu güzel ilçeye veda ettik.

Yorumlar